istisnalar kaideyi bozmaz ama; taksiciler... kendileriyle ilgili (az sonra sıralayacaklarım dahil olmak üzere) birçok genellemeyi hakeden mesleğin adamlarıdırlar. güzergah beğenmezler. her gün en çok muhatabı oldukları trafiği bir türlü kabullenemez ve sürekli olarak kaçmaya çalışırlar. amaçlarının bir yerden başka bir yere ulaşmak değil arka koltukta oturanı ulaştırmak olduğunu ve trafik tıkansa, bu ulaştırma işlemi daha da uzun sürse daha fazla paranın hanelerine yazılacağını unuturlar, yadsırlar ve o trafik için genelde sizi suçlarlar. yolları uzatmayı çok severler. hangi yoldan gidelim diye sorar, seçenekler arasından sizin seçmediğinizi seçerler, sizin seçtiğiniz yollarda yine hep trafik vardır. kendi müzik zevklerinin sizinkileriyle örtüştüğüne neredeyse emindirler ve kendilerine ait bu zevki öylesine benimsemişlerdir ki adeta dikte ederler. yorgun belki mutsuz bir günün sonunda emindirler ki siz de damar şarkılarla daha da bunalmak, mutsuzluğunuza mutsuzluk katmak istiyorsunuz. sesi açar da açarlar. sigara içilmez sticker'ına nazır yakıverirler bir sigara. yasak kural onlara işlemez. söndürmesini istediğinizde annesine edilen küfürler aklında canlanmışçasına sıkılır ruhları, size de eşit şiddette hissettirirler bunu. müşteri değil onlar her zaman haklıdır. her zaman mağdurdurlar. yapılabilecek en zor mesleklerden birini yapıyor olmanın zırhına saklanıp herşeylerine bunu kulp ederler. ah ne zorluklar yaşıyorlardır da biz onları anlamıyoruzdur, bilmiyoruzdur. küsuratlı para üstleri onları ilgilendirmez bir güzel yuvarlarlar. bozuk parası olmayana hayatı zindan eder, bir sürü asılmış surat ifadesi ve eşliğinde gelen mimiklerle hayatlarındaki tüm mutsuzluğun sebebiymişsiniz gibi hissettirirler, bakkala kuruyemişçiye gazete bayiine koşturup o lanet bütün parayı bozdurmak sizin görevinizdir. kural aşırı sürüş teknikleriyle aslında şikayet ettikleri o trafiği trafik eden kitlenin çoğunluğunu oluştururlar. çaldıkları kornalar hep yerinde ve hakedene çalınmıştır. onlara çalınanların hiçbirini haketmezler. homurdanırlar. söylenirler. direkt söylerler. olmadı sohbete sararlar. canları çok sıkılır, hep sıkılır. zor yolların adamlarıdırlar. zordurlar.
13 Ağustos 2008 Çarşamba
taksidji
Etiketler:
canımdan bezdirdiler,
istanbul,
istanbul trafiği,
sarı,
siyah,
taksi,
taksici,
taksimetre
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
Aha! İşte aradığım yazı. "Amma taktın kafayı sen de adamcağızlara!" diye kızmaktaydım kendime.
Hele hele, o bozuk para uzatmadığındaki mimiklerden bahsetmişsin ya hani,işte o an benim sokaklardaki abilerim gibi dilimin ucunu geriye kıvırıp, yumruğumu sıkıp "Ne lan o mimik.." diye başlayan cümlelerle ön koltuğa yöneldiğimi hayal ettiğim an..
vallahi rahatladım okudukça.
eline sağlık
dilinin ucunu geriye kıvırıp, yumrugunu sıkıp (hatta orta parmagın kemiğini daha da sivriltip dimi) bende buna güldüm :)
saol
ben onu da yazacaktım da, nasıl yazıya dökülür o hareket bilemedim, orta parmağın eklemi mi denir, ne denir diye düşündüm hatta. ama sen gayet güzel aktarmışsın işte! : ) aynen öyle!
Bizim taksi durağımızda bir Recep Abi vardır. Kendisinin hususi arabası vardır. Boyası bile çizilmemiş, jilet gibi bir Doğan. Zamanında metalik renk yokmuş, gitmişler mat grisini almışlar. Durakta taksi olmadığı zamanlarda özel araba kod adıyla gelir. Tahmin ediyorum 70'li yaşlardadır, bugüne kadar çok konuştuk, hiç yaşını sormadım. Sormayın neden diye, öyle işte. Arabayı yavaş kullanır. Ama hiç sıkılmazsın. Eski toprak ya, ağzı iyi laf yapar. Bir anlatır, üç güler, gerektiği zaman beş dinler. Gideceğin yere geç kalsan bile, sinirden çıldırmazsın. Bilirsin çünkü, Recep Abi'dir o, baştan kabullenmişsindir başına gelecekleri.
Peki Recep Abi, istisna mıdır? Bugüne kadar hiçbir kaideyi bozduğunu görmedim. Yine de istisna değildir bence. Galiba burada ayrı yola düştük sizinle ve sizin gibi düşünenlerle.
Hani derler ya, nasıl bakarsan öyle görürsün. Alınmayın ama siz biraz kötü gözle bakmışsınız taksici abilerimize, kardeşlerimize. Mesela sigara mevzusu. Nereden baksanız ağır bir konu. Kolay değil, günün 12 saati sigara içmeden durmak, gerçi bunu da içen bilir. Diyebilirsiniz ki, yassah hemşerim yassah. Sanki siz her kuralı harfi harfine uygularmış gibi. Yazınızda hak etmeyi birleşik yazmış olmanız, sizin kötü bir yazar olduğunuzu gösterir mi?
Mesela bilir misiniz, bir taksici, plaka sahibine her gün kaç YETELE verir? Nişantaşı’nın içi dışına çıkmış trafiğinde, 5 dakikalık yolu 2 saatte almak kendisine kaç YETELE kaybettirir? Durağında tuvaleti olmayan bir şoför, ihtiyaç molasını acaba hangi alışveriş merkezinde vermelidir? Her şeyi geçtim, buyurun beraber geçelim, İstanbul trafiğinde her gün 12 saat araba kullanmak, başlı başına deli işi değil midir? Keşke bu kadar acımasız olmasaydınız. Hiç olmazsa “abicim gündüz tarifesi açar mısın?” diye sorduğunuz gecelerin hatrına, biraz insaflı davransaydanız...
Sevgili Ali Algür size taksilerde mutlu bir hayat diliyorum. Recep abinizin telefonunu verinde hızlı araç kullandığı için sakat kalan arkadaşımızın babası da ölen ailesini hastaneye ziyarete götürsün..
Hak etmeyi birarada yazmak kimseyi öldürmez.
Yorum Gönder